Kabile yaşamını canlandırmak için şehirden kaçtılar 2016-12-02 09:01:35 İZMİR - Şehir yaşamın içerisine sıkıştırılan bireyi bunun dışına çıkarmaya çalışarak “kabile” yaşamını yeniden canlandırmayı amaçlayan bir grup doğa gönüllüsü, İzmir'de bir çiftlikte buluştu. Hedefleri ise, İspanya'da özerk ve komünist bir köy olan Marinaleda gibi olmak. İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Beyler Köyü yakınlarında “Kendi ürettiğimizi tüketelim” diyerek 2015 yılının Mayıs ayıda kurulan "Değirmen Yanı Çiftliği" üyeleri, bireyi mevcut şehir yaşamından kopararak “kabile” hayatına geri döndürmeyi amaçlıyor. 20 dönümlük arazi üzerine kurulu bulunan ve “sivil itaatsizliğin” temel alındığı çiftlikte, bin yıllık bir zeytin ağacının etrafında az teknoloji, az para ile doğal bir yaşam inşa edildi. Çiftliği inşa eden Kayhan Uğur ve arkadaşlarının kaldığı Değirmen Yanı’nın misafirleri ve meraklılar da eksik olmuyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen, doğal yaşamı arzulayanlar Değirmen Yanı’nda inşa edilen ahşap kulübeler ve çadırlarda kalıyor. ‘SU DEĞİRMENİNDEN ENERJİ ÜRETİLİYOR' Değirmen Yanı’nın enerjisi ihtiyacı şimdilik güneş panellerinden karşılanırken, önümüzdeki süreçte Değirmen Yanı’nın hemen yanından geçen Kavak deresi üzerine kurulan ufak su değirmeninden karşılanacak. Değirmen Yanı’nın su ihtiyacı ise dağlardan akan doğal su kaynaklarından karşılanıyor. Japon Masanobu Fukuoda’dan ve Ruth Stout’dan etkilendiklerini belirten Kayhan Uğur'un, en büyük hayali ise ileri yıllarda İspanya’nın Güneybatısında yer alan Endülüs Özerk Bölgesi’nin Sevilla iline bağlı 2 bin 748 nüfuslu komünist bir köy olan Marinaleda gibi olmak. ‘PAZARA GİTMEDEN YAŞAYALIM’ Değirmen Yanı’na gelen gönüllüler yaban hayatından barınak yapmaya, bahçe konusunda ekolojik yaşama kadar tecrübe kazanıyor. Bostanda elde edilen ürünler ise Değirmen Yanı gönüllüleri tarafından tüketiliyor. “Kendi ürettiğimizi tüketelim” diyen Uğur, “Amacımız buradan pazara gitmeden kendi halimizle yaşamak. Daha az para ile nasıl yaşanılır onu istiyoruz” diye konuştu. ‘HASTALIKLAR DOĞAL YOLLA GİDERİLİYOR’ Değirmen Yanı’nda hiçbir kimyasal ürün ve ilaç kullanılmıyor. Bostanda sadece keçi gübresi kullanılırken, bitkilerde oluşan hastalıklar “acı biber ile yapılan karışımlarla” gideriliyor. Değirmen Yanı’nda bulunan zararlı böcekler ise lavanta, Latin çiçeği gibi çiçeklerle yaşam alanından uzaklaştırılıyor. Verim kaygılarının olmadığını kaydeden Uğur, bostanlarının haftada üç defa Kavak deresinden akan su ile suladıklarını söyledi. Değirmen Yanı’nda bulunan toprağın kurak olduğunu belirten Uğur, “Burada ki toprağı ilk önce 50 cm kadar kazdık. Ondan sonra keçi gübresi daha sonra yapraklardan ve derenin getirdiği milleri karıştırıp oluşturduğumuz organik maddeyi kazdığımız yere taşıdık. Toprağı bu şekilde ekilebilir hale getirdik. Fakat toprak kurak olduğu için sürekli komposto yapmamız gerekiyor” diye konuştu. 'YAŞAYAN ÇATILAR' Değirmen Yanı’nda ahşaptan inşa edilen kulübeler ise ısı yalıtımlı. Şuan ise 320 kum çuvalından yapılan bir "Örtbek" evin ve ahşap bir kulübenin kolektif şekilde inşasının devam ettiğini belirten Uğur, “Kireç, kum, çamur, toprak ve su ile yaptığımız karışımları kulübelerimizin dış cephesine sürerek kulübelerde ısı yalıtımını sağladık. Kulübelerin çatısına ise bir karış topraktan oluşan alan yaptık. Orada da bitki yetiştiriyoruz. Bundan dolayı kulübelerimizin çatılarına yaşayan çatılar diyoruz. Yemeklerimizi ise çamurdan yaptığımız ocaklarda odun ateşinde ısıtıyoruz” dedi. ‘SİVİL İTAATSİZ BİR KABİLE’ Değirmen Yanı’nın kolektif bir şekilde inşa edildiğini vurgulayan Uğur, yerleşim yerlerinin komün bir köy olma durumunun ise ileri süreçte netleşeceğini ifade etti. Yaban hayatı için silah ve güvenlik önlemleri almadıklarını aktaran Uğur, “Çünkü insanlar hayvanları korkuttuklarından dolayı hayvanlar insanlara zarar vermiyor sadece kaçıyor” diye hatırlattı. “Bireyi sistemde ki şehir yaşamından koparmak istiyoruz” diyen Uğur, devamla şunları ekledi: “İnsanların kabile hayatına geri döneceğine inanıyorum. Burada bir kabile oluşturmaya çalışıyorum. Ama hemen oluşacak bir şeyde değil. Burada tek yaptığımız şey sivil itaatsizlik”