Kürtçeye 2000'de DSP, 2016'da AK Parti mührü 2017-01-05 09:03:14 İSTANBUL - Ecevit'in genel başkalığını yaptığı DSP'nin iktidar olduğu 2000 yılında kapatılan İstanbul Kürt Enstitüsü bu kez de AK Parti tarafından kapısına mühür vurularak kapatıldı. Enstitünün eşbaşkanı Sami Tan, tüm Kürtleri anadiline sahip çıkmaya davet etti. İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile kapısına mühür vurulan Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê (İstanbul Kürt Enstitüsü), Musa Anter, Feqî Hüseyin Sağnıç, İsmail Beşikçi, Abdurrahman Dürre, İbrahim Gürbüz, Cemşîd Bender, Süleyman İnanoğlu ve Yaşar Kaya tarafından 18 Nisan 1992 yılında İstanbul'da kuruldu. Kürt dilini, kültürünü ve edebiyatını araştıran ilk Kürt kurumlarından Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê’nin ilk başkanlığını halk arasında Apê Musa olarak tanınan ve aynı zamanda MKM kuruluşunda da yer alan Kürt Bilge Musa Anter yapmıştı. 2000 YILINDA DA KAPISINA MÜHÜR VURULDU Kuruluşundan kısa bir süre sonra Nişantaşı İlçe Emniyeti tarafından tabelası Kürtçe olduğu için indirildi. 2000'de Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê’nin başkanı olan Hasan Kaya hakkında dava açılarak, dava sonuçlanıncaya kadar kapısına mühür vuruldu. Dava sonucu Kaya’nın beraat etmesi ile birlikte Enstitü’nün kapısındaki mühür kaldırıldı ve çalışmalarına devam etti. 2006 yılına kadar Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde çalışmalarına devam eden Enstitü, daha sonra dernekleşti. Apê Musa’dan sonra da bütün engellemelere rağmen çalışmalarını sürdüren Enstitü, Kürt dili üzerindeki çalışmalarını sürdürmüş ve Kürt tarihi üzerindeki araştırmalarına da devam etmiştir. BİRÇOK ÇALIŞMA YÜRÜTTÜ Kuruluşundan bu yana Kürt toplumumun temel ihtiyacı olan Kürtçe-Türkçe, Türkçe- Kürtçe iki büyük sözlük, bir orta boy sözlük, bir gramer kitabı, dil öğretim seti, Kürt Edebiyat Tarihi başta olmak üzere Kürt dili, edebiyatı ve tarihi ile ilgili 50'yi aşkın eser yayınlayan Enstitü, ayrıca Kürt dilini savunmak ve daha da geliştirmesi için çok sayıda panel, seminer ve konferanslar düzenledi. Kurulduğundan bu yana bünyesinde binlerce öğrenciye Kürtçe'nin Kurmancî (Kürtçe) ve Kirmanckî (Zazaca) lehçelerini öğreten Enstitü, mezun ettiği çok sayıda öğrenciden yüzelerce öğretmen çıkardı. 1994 yılından bu yana da Kürt dili, edebiyat ve tarihi ile ilgili akademik makalelerden oluşan üç ayda bir çıkan ZEND dergisini çıkaran Enstitü, ZEND dergisi ile bir anlamı ile akademik altyapıyı oluşturmak ve araştırma eserlerinin ulaştığı önemli bir kaynak olmasını sağlamaya çalışmıştır. Türkiye'deki yasal engellerden dolayı dernek statüsünde örgütlenmiş olsa da Enstitünün, Kürdoloji alanında çalışmalar yapan akademik bir kurum olduğu söylenebilir. ‘O DÖNEM KISA BİR SÜRELİĞİNE MÜHÜRLENMİŞTİ’ 31 Aralık 2016’da İçişleri Bakanlığı tarafından OHAL’in 11. maddesi kapsamında 94 derneğin faaliyetlerinin durdurulmaının duyurulmasıyla İstanbul’da bulunan İstanbul Kürt Enstitüsü'ne gece saatlerinde polislerce baskın gerçekleştirilip kapısına ikinci kez mühür vuruldu. Enstitünün 90’lı yılardan bu yana bu kadar anti demokratik bir uygulama ile karşı karşıya kalmadığını söyleyen Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê Eşbaşkanı Sami Tan, daha önceki mühürlenme olayına değinerek “O dönem kısa bir süre için mühürlenmişti ama şimdi hiçbir gerekçe olmadan kapattılar. O dönem mahkeme sonucuna kadar beklendi. Mahkeme sonucuna kadar kapatıldı ama şimdi öyle bir şey bile gözükmüyor. Bu da gösteriyor ki bugünün koşulları 90’lı yıllardan daha iyi değil. Bugün hukuki bir şey yok. Hükümet kendine göre bir karar alıyor, güvenlik güçleri de gelip bu kararı yerine getiriyor" dedi. ‘FARKLI BİRÇOK KESİM GELİP KÜRTÇE ÖĞRENDİ’ AK Parti’nin kendisi dışında kalan bütün kesimlerin kurumlarını istemediğini belirten Tan, 24 yıldır çalışmalarına devam eden Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê’nin bundan sonra da çalışmasını sürdüreceğini söyledi. Açıldığı günden bu yana binlerce öğrencinin gelip Kürtçe öğrendiğini aktaran Tan, mühürlenmeden önce 300 öğrencilerinin olduğunu ve bunların mağdur edildiğini belirtti. Kurumlarına farklı inançlardan ve farklı kültürlerden insanların gelip Kürtçe öğrendiğini ifade eden Tan, “Kurumun kapısı herkese açıktı. Gelmek isteyen herkes gelip, Kürtçeyi öğreniyordu. Kimseye niçin Kürtçe öğreniyorsunuz. İnancınız nedir diye sorulmadı. Öğrenenler arasında Kürt olmayan, Türkiye’den olmayanlarda vardı. Kimisi anadilini öğrenmek için gelirdi, kimisi arkadaşı ile daha iyi konuşmak için öğreniyordu. Bazıları akedemik çalışmaları için öğreniyordu. Bu kararla bütün bunların önündeki yol kesildi. Hatta diyebiliriz ki Enstîtuya Kurdî’de Kürtçe öğrendikten sonra çalışmalara dahil olanlar bile oldu” diyerek Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê’nin Kürtçe ve Kürt tarihi için bir alt yapı oluşturduğunu dile getirdi. ‘ÖĞRENCİLERİMİZE ALTERNATİF OLUŞTURMAK İSTİYORUZ’ 300 öğrenci için bir çözüm üretmek istediklerini belirten Tan, “Öğrencilerimizi mağdur etmek istemiyoruz. Başka bir yer de olsa onlarla derslere devam etmek istiyoruz. Bu dönem zaten bitime doğru gidiyorduk. Öğrencilerin sınavlarını yapacaktık. Ancak ne yazık ki belgelerimizde, öğrencilerin listesi ve numaraları da içerde kaldı. Şuan onlara nasıl ulaşacağız tam bilmiyoruz. Durumumuzu göz önünde bulundurup, ellimizden geldiğince bir alternatif oluşturmak istiyoruz” dedi. ‘DEMOKRASİ VE BARIŞA İHTİYAÇ VAR’ Kürtçe’nin bir statü sahibi olmasını istediklerini ve mücadelelerini bu çerçeveden yürüttüklerini aktaran Tan, kararın yerinde olmadığını belirtti. Halklara seslenen Tan, “Kurumlarına, değerlerine fazlası ile sahip çıksınlar. Tek bir adım geri gidecek bir durumda değiliz. Geri adım atmak ile kendimizi savunamayız” dedi. Yetkililere de seslenen Tan, bir an önce bu karardan vazgeçmeleri gerektiğini ifade ederek, “Türkiye’nin nefrete ihtiyacı yok. Türkiye’nin demokrasi ve barışa ihtiyacı var” dedi.