‘657 Sayılı Kanun değişikliği AKP’nin kamu alanlarında kadrolaşmasıdır'

İSTANBUL - 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yeniden düzenlenmesini değerlendiren Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı Ayfer Koçak, bu değişikliğin iktidarın kamu alanlarında kadrolaşması anlamına geldiğini söyledi.

Devlet memurlarını ilgilendiren 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yeniden düzenlenmesi ile devlet hizmetlerinde yeni ihtiyaç oluşması halinde bu görevin sözleşmeli personelle karşılanması öngörülüyor. Özel sektörde olduğu gibi terfi ve ücret artışlarında da performansa bakılacak düzenlemeye göre, kamunun yeterli olmadığı yerlerde sözleşmeli personel görevlendirilecek.

Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı Ayfer Koçak, düzenlemenin kamuda çalışanlara ne gibi sıkıntılar getireceğini değerlendirdi. Değişiklik ile birlikte kamudaki sıkıntıların daha da artacağını belirten Koçak, düzenlemenin yapılmasının sadece çalışanlar açısından bir sorun teşkil etmediğini dile getiren Koçak, düzenlemeyle eğitim kurumlarında müdür, müdür yardımcılarıyla eğitimcilerin arasındaki ilişkinin işçi-işverene dönüşeceğini söyledi. Koçak, “Yine iş güvencesinin olmamasından kaynaklı okullarda rekabet ilişkisi işin içine sokulmaya çalışılıyor. Biz iletişimi geliştirmeye çalışıyoruz. Bir meta üretir gibi yaklaşılmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla orada bir sürüm üzerinden gidilemeyeceğini düşünüyoruz” diye konuştu. Düzenlemenin eğitimin kalitesini ciddi anlamda düşüreceğini ifade eden Koçak, bununla sadece eğitim alanında değil, sağlık alanında da ciddi problemleri doğuracağını vurguladı.

‘SANAYİDE KULLANILAN YÖNTEMİN AYNISI’

Bu değişikliğin 1980 yılında “Kalite üretimi” denilen bir uygulama ile hayata geçirildiğini belirten Koçak, “O dönemde ‘Kalite üretimini’ Çin örneğinden aldı. Verimi yükseltmeye yönelik öğrenci aslında bir 'Müşteri' olarak tanımlanıyor. Ve yapılan iş 'Üretim' olarak görülüyor. Üretimi arttırmaya yönelik bir yaklaşım. Yani toplam kalite üretimi denilen şey, direkt sanayide kullanılan yöntemin eğitim alanında, sağlık alanında kullanılması şeklinde karşımıza çıkıyor. Fakat Çin’de de aslında ilk uygulandığı sürede yüzlerce insanın mesleki hastalıklardan kaynaklı hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına sebep olmuş bir süreç. Bu, aynı zamanda kontrolsüz bir rekabeti arttırmayı içinde barındırıyor. Nitelik değil, nicelik hesabı yapılıyor. Dolayısıyla bunun eğitim ve sağlıkta kullanılabilir olduğunu düşünmüyoruz” şeklinde konuştu.

‘BU KADROLAŞMADIR'

Performans değerlendirmesinin hakkaniyetle yapılmayacağını ifade eden Koçak, şunları aktardı: “Bu daha çok iktidara yakın olup olmama üzerinden geliştirilecek bir şey. Zaten bu dönem özellikle yapılan mülakatlarda sorulan sorularda da kendisini gösterdi. Son yapılan sınavda kazananların hepsi Eğitim Bir Sen üyeleri. Yani açıkçası siyasi iktidarla kol kola olan bir sendika üzerinden şekilleniyor. Biz biliyoruz ki bu bir kadrolaşmadır.” İktidara yakın olmayan inanların zaten çalıştırılmayacaklarını ifade eden Koçak, “Bu ülkede bu süreç işletildiği andan itibaren artık insanlar çalışma hakkına sahip olabilmek için iktidarda olan partiyle aynı fikirleri düşünmek zorundalar. Bu aslında tek parti dönemine geçmektir. Farklı düşünen insanların çalışma şansının olmaması zaten muhalif yaklaşımları olan sendikaların mücadele etme şansını tamamen ortadan kaldırıyor” diye konuştu.

‘BÜTÜN YAŞAMA MÜDAHALEDİR’

“Sözleşmeli personeli” bir haksızlık olarak tanımlayan Koçak, “Sözleşmeli personel olmak ve hemen akabinde performans değerlendirmesine göre işinde olmak veya olmamak, kazanç elde edip etmeme hali insanların sağlık hakkını bile kullanma şansını ortadan kaldırırken, sendikaya gelme hakkı diye bir şey söz konusu dahi olamaz. Dolayısıyla biz sözleşmeli personel alımını, özünde insanların bütün yaşamlarına bir müdahale olarak tanımlıyoruz” dedi.

‘MÜCADELEYİ SOKAKTA ÖRMEMİZ GEREK’

Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şubesi Hukuk Sekreteri Vedat Kara ise, yapılacak olan bu düzenlemeyle sadece Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyelerinin ve çocuklarının işsiz kalmayacağını belirterek, şöyle devam etti: “Toplumdaki her bireyin çocuğu o güvencesiz yaşama zorunlu kılınacak. Dolayısıyla, bu mücadeleyi sokakta örmemiz gerek. Elbette bugünkü yasalarla bile biz bunları iptal edebiliriz. Bunları hukuki boyutuyla da çözebiliriz. Fakat önümüzdeki süreçte ne tür yasalar getirecekleri konusunda henüz daha bir öngörüde bulunamıyoruz. Örneğin, başkanlık sistemini nasıl uygulayacaklar, AKP nasıl bir toplumsal politika izleyecek? Bütün bunları süreç içerisinde gözleyeceğiz. Biz sendika olarak bu konuda hazırlıklıyız. Üzerimize düşeni yapacağız.”