İSTANBUL - AK Parti ile MHP’nin üzerinde allaştığı belirtilen Başkanlık Sistemi’ni de içeren Anayasa değişikliğini değerlendiren HDP eski milletvekili ve hukukçu Hasip Kaplan, “Yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanıyor” diyerek muhalefetin buna karşı birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getirdi.
AK Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) üzerinde anlaştığı Başkanlık Sistemi'ni de içeren Anayasa değişikliği paketinin önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi bekleniyor. Varılan mutabakata dair tartışmalar sürerken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekili ve hukukçu Hasip Kaplan, tartışmalara ilişkin dihaber’in sorularını yanıtladı.
*Bahsi geçen anayasa anlaşmanın içeriğini nasıl yorumluyorsunuz?
Şuan fiili partili bir Cumhurbaşkanı var. Fiili başkanlık rejimi uygulanıyor. Burada asıl olan sistemde güçler ayrılığı yerine güçlerin birliği. Yasama, yürütme, yargı tek elde tutulmuş. Tek elde tutulduğu zaman parlamentonun işi kalmıyor. Yargıyı da belirliyorlar. Cumhurbaşkanı kendisi Meclis kurulunda olduğu için yine kendileri Adalet Bakanı olduğu için Başkanlık Sistemi'ni kurmuşlar. Bu başkanlık modelinin Fransa’da yarı başkanlık modeli var. Amerika’da tam Başkanlık modeli var. Bir de Latin Amerika’da darbe diktasından gelen bir başkanlık modeli var. Şuan baktığımız zaman Türkiye’de AKP ve MHP’nin, yani ampul ile hilalin ortaklığıyla bir anayasa yapılmak isteniyor. Anayasa toplumsal sözleşmede tüm muhalifin katıldığı bir sözleşmedir ve birlikte çıkarılır.
*Örneğini verdiğiniz ülkelerdeki başkanlık sistemleri ile Türkiye’nin düşündüğü arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
Amerika’da 50 tane eyalet var. Her eyaletin kendi parlamentosu var. Eyaletlerin sorunları kendi parlamentosunda çözülür. Başkanlık sadece maliyeye, dış ilişkiler ve savunmaya bakıyor. Enteresan bir durum var. Buna rağmen Amerika’da keskin güçler ayrılığı var. Bu güçler ayrımının en keskin olduğu ülkelerden biri ve orada bir fren denge sistemi var. Her eyaletin bir senatosu var. Her eyalet 2 senato seçiyor. Bir de 435 temsilciden oluşan temsilciler meclisi var. Bunların ikisinin birlikte toplantısına da kongre deniliyor. Türkiye’deki şuan AKP ve MHP’nin getirdiği başkanlık modeli, ABD’deki Başkanlık modeliyle taban tabana zıt. Çünkü orada güçler ayrılığı var, burada güçler birliği var. Fransa’yı uygulamaya çalışırsak orada çift parlamento var. Parlamento bir de senato var. İkili bir sistemi var.
*Bu tartışma OHAL sürecinde neden gündeme getirildi?
Başka nasıl getirecekti? 330 için AKP'nin MHP’ye ihtiyacı vardı. MHP’nin de muhalif başkanlarının tek tek disipline verip ihraç etti. Başta Meral Akşener olmak üzere en güçlü muhaliflerinden birinden kurtulmak için AKP'ye biat ediyorlar. AKP yasal yollarla bunların kongrelerine kadar müdahil oluyor. Şimdi bu darbe girişimi, bahane edilerek ırkçı, aşırı sağcı, milliyetçi bir cephenin daha ırkçı bir versiyonu oluşturuluyor. Bu güçlerle bir başkanlık sistemi çıkarılıyor.
*Hükümet ve MHP’nin arzuladığı başkanlık sistemi hayata geçirilirse, ne gibi sonuçlar doğurur?
Bunun iki ağır sonucu olacak. Farz edin 330 oy çıktı ve referanduma gidildi. Yüzde 51 ile de Başkanlık modeli geldi. Otomatik olarak, ülke yüzde 49 ve yüzde 51 olarak ikiye bölünmüş olacaktır. İkincisi, AKP ve MHP birleşse bir rejim oluşacak ve muhaliflere hayat hakkı tanınmayacak. Ama bunun bir de şu yanı var. Gizli oylama olacak ve insanlar mecliste vicdanlarıyla oy verecek. Ben inanıyorum ki, başkanlık sistemine AKP ve MHP’de de 'hayır' diyecek vekiller var. 330’u tutturamadı o zaman bu iktidarın çöküşü başlar. 330 tutturdu ve referanduma gitti. Yüzde 49’da kaldı ve yüzde 51’i 'hayır' dedi. Yine iktidarın çökmesi demektir. Böyle bir siyasi risk içine girilmesi, partilisi olsun, partisizi olsun sonuçta muhafazakar milliyetçi olarak kendi tanımlayan bir iktidar var. 2002’den beri aslında istenen 2023 yılına kadar bir kazaya uğramadan tek başına bu ülkeyi yönetmek. Buna da başkanlık kılıfı getiriyorlar. Başkanlık konusu maalesef tüm halkların, özgürlüklerin, çoğulculuğun, katılımcılığın, ortaklaşmanın tamamen ortadan kaldıracağı totaliter bir rejime doğrudan getirir. Dikta bir rejimi getirir. Yani, ha darbeciler darbe yapıp dikta olarak yönetmiş, ha seçimle gelmiş fark etmiyor. Seçimle gelen çok örnek var. Hitler de seçimle gelmişti. Mussolini de, Saddam da, Esad da seçimle gelmişti. Yani her seçimle gelen eğer rejimi bu şekilde değiştirmeye kalkarsa ülkede maalesef karanlık günlere doğru bir işarettir.
*İstenilen sistem gelirse ne olur?
Başkanlık rejimi gelirse cumhurbaşkanı, bakanları atayacak. Parlamenter olmayanlardan atayacak, kendi kabinesi, kendi yardımcıları olacak. Başkan istediği zaman bakanları, başbakanı, başbakan yardımcılarını istediği an görevden alacak memur gibi olacak. Bir taraftan parlamentoya müdahale etmek istiyor. Parlamentodaki yasal sürecine müdahale etmek istiyor. Parlamentoyu istediği zaman feshetmek istiyor. İstediği yasayı yine güç kullanarak, güçler birliğinden yararlanarak istediği yasayı da çıkarmak istiyor. Bunun için de yapacağı işler çok net. İç tüzüğüyle ona bir kılıf uyduracaktır. Başkanlık modeli geldiği zaman yapacağı en önemli değişiklik Meclis’in anayasası olan iç tüzüğü değiştirmesidir. Bu iç tüzüğü de, muhalefeti susturmak ve yeterince komisyonlarda kanunlar görüşülmeden Meclis’e indirmek ve Meclis’te konuşulmadan geçirmek olacak. Eskiden 1 ayda yapılan tartışmalar, bir gün konuşulup bitirilecek. Bu şekilde de parlamentoyu işlevsiz duruma getirecekler.
*MHP’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
MHP, AKP’ye minnet borcunu ödüyor. Aslında ırkçı, aşırı sağcı, milliyetçi ve muhafazakar anlayışı da ideolojik aktarma bunlar. Burada bir bütünleşmeden bahsedebiliriz. Yani AKP ile MHP bir bütünleşmesinde bahsediyoruz. Buna sanıyorum MHP’nin içinden de muhalif olanların itirazı biraz yükselecek, ama ne kadar etkili olur onu zaman gösterecek. Anayasa değişiklikleri böyle olmaz ki. Dünyanın hiçbir yerinde yok. İki şekilde Başkanlık sistemi var. Parlamento olur, toplumsal olarak muhalefetle birlikte yapılır, Meclis de bunun için anayasa komisyonları kurulur. Önce 3 parti AKP, CHP, MHP, HDP’yi dışladı ve anayasa çalışmaları başlattı. Şimdi CHP ana muhalefeti dışladılar. AKP ve MHP yaptı yarın da bu sistemi değiştirdiği zaman yapacağı ikinci adım seçim sistemiyle oynamaktır. Bu seçim sisteminde iktidar partisinin dar bölgesi ile iktidar yüzünü kullanarak tek başına 400 Milletvekili çıkarmanın yollarını arayacaklar. Seçim sistemi ile oynayarak öyle bir seçime gidilecektir, arkası budur. Anayasa değişikliğinin muhtemelen Nisan’da çıkaracak, Haziran ayında da bunun referandumunu yaparak seçim kanunları istedikleri zaman bir haftada çıkarılır.
*Muhalefeti nasıl değerlendiriyorsunuz, öneriniz ne?
HDP’li vekiller ile CHP’nin duyarlı vekilleri bu konuda çalışma yapacaktır. Parlamento dışındaki partilere de büyük görev düşüyor, Sendikalara ve derneklere de büyük görev düşüyor. En önemlisi sanatçılara, müzik, sinema, sanat bazen bir resim bir şarkı iktidarı devirebilir diktayı. Bunun ruhunu hep birlikte yaratılabilir. Ampul ve Hilal birleşiyorsa biz de Güneş olarak birleşmeliyiz, başka seçenek yok. Güneş hareketini demokrasi ile taçlandırmalıyız. O zaman insan haklarında, hukuktan, demokrasiden, basın özgürlüğünden bütün ezilen halkların özgürlüğünden rahatlıkla bahsedebiliriz. Bunun içinde önümüzde çok güçlü bir mücadele duruyor. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları haftası nedeniyle birçok kampanya başlatılacak. OHAL’e 'hayır' diyeceğiz. Diktaya da 'hayır' diyeceğiz. Bunlara 'hayır' diyerek başarabiliriz diye düşünüyorum.