Roboskîliler: Asıl sınır şimdi konuldu

ŞIRNAK - Halkların ve ailelerin arasına çekilen dikenli telleri tanımayan sınır köyleri, yıllarca “Farklı ülke” diye tanımlanan yerdeki akrabalarıyla ilişkilerini sürdürdü. Roboskîli Süleyman Encu de yıllarca peşmerge olarak savaştığını ve sınırı tanımadıklarını anlatarak, “Asıl sınır AKP döneminde konuldu. Şimdi artık her şey yasak” dedi.

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile coğrafyası dört parçaya bölünen Kürtler, aralarına konulan sınırları tanımayarak, her gün farklı ülke olarak görülen kentlere gidip geldi. Hem akraba ziyaretlerini hem de ticaretini kendilerinden uzakta olan bağlı oldukları kent yerine sınırın öte tarafıyla yaptı.

Bu yerlerden biri de Şırnak’ın Uludere ilçesinde bulunan Roboskî köyü. Roboskîli yurttaşlar, bu hat boyunca bulunan tüm köyler gibi hayatlarını genelde Şırnak’a bağlı olarak değil, Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki kentlerden olan Zaxo’ya bağlı yaşadılar. Eski günleri büyük bir özlemle anlatan katliamda yaşamını yitiren Cemal Encu’nun babası Süleyman Encu, asıl köylerinin, yaylalarının bugün sınır olarak kabul edilen bölge olduğunu söyledi.

‘TÜM YAŞAMIMIZ SINIRDI’

Yaşam alanlarının 1990’lı yıllara kadar sınır olduğunu belirten Encu, “Köyümüz, tarlalarımız ağaçlarımız hepsi sınırın diğer tarafında kaldı. Biz yaylalara çıktığımızda sınırın öte tarafına geçmiş oluyorduk. Hayvanlarımız otlatmaya götürüyorduk hayatımız hudut olmuştu. Tüm geçim kaynağımız orasıydı. Yaylaya çıktığımızda Güney’dekiler de geliyorlardı orda alışveriş yapıyorduk hayvanlarımızı onlara satıyor, takas ediyorduk. Biz sınır falan nedir bilmiyorduk sadece ismi vardı. 94’lere gelene kadar bu böyle devam etti. Aramızda hudut sınır falan bir şey yoktu” diyor.

YILLARCA PEŞMERGE OLDU

Bir sınır olmadan gidip geldiklerini kendisinin bir dönem Federe Kürdistan Bölgesi’nde halkın özgürlüğü için savaştığını da söyleyen Süleyman Encu, “Ben 15-16 yaşlarındayken Peşmerge oldum. 78 ve 84 yılları arasında ben Peşmerge’ydim. 88’den sonra Kürtler topraklarına tekrardan döndü, kimi Diyarbakır’a, kimi buralara yerleşti, bu sınır olmadan önce gidip geliyorduk. Diğer tarafta akrabalarımız var aşiretimizin tamamı diğer tarafta kalıyor. Babamın kuzenleri hepsi Güney’de kalıyor, aslımız Güney’dedir. Hudut çizildikten sonra birbirimizden ayrı kaldık ayrıştırıldık. Bizim köyümüz bu tarafta kaldı onların hepsi o tarafta kaldı. Hudut ailelerimiz ile aşiretimiz ile olan ilişkilerimizi kesti” diye anlattı.

1990’lı yıllarda PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle sınırdan geçişlerinin yasaklandığını ama ona rağmen gidip gelmeye devam ettiklerini belirten Süleyman Encu, o zaman da insanların öldürüldüğünü ancak şimdiki gibi vahşice katledilmediklerini söyledi.

‘2011’E KADAR GEÇİMİMİZİ SINIRDAN SAĞLADIK’

1995’de Ali Koç Albay vardı Salih Yarbay adındaki askerlerin sınır açık tutuklarını ve koyunları götürüp getirmelerine izin verdiklerini anlatan Süleyman amca, “Yaylalarımızı bize açmışlardı. Koyunlarımızı büyükbaş hayvanlarımızı serbestçe yaylalara götürebiliyorduk. Bu durumda 99’a kadar sürdü ondan sonra yine aynı sıkıntılar sorunlar kendini göstermeye başladı. Köylerimizi yakıp yıktılar bizi buralardan göndermeye çalıştılar, köylerimizi yaktıktan sonra biz yeniden kurduk. Bazılarımız korucuydu, bazılarımız değildi kimisi gitti kimileri geri döndü. Bu böyle 2004’e kadar devam etti. Sınırı yine bize serbest kıldılar sonra yine herkes sınır ticareti yapmaya başladı. Benim 3 katırım vardı. Mazot, şeker, pirinç getiriyorduk 2011’e kadar biz böyle geçimimizi sağladık. Hiç bize engel çıkaran olmadı kervanlarımızı rahatlıkla götürüp getiriyorduk” diyor.

YAYLALAR DA YASAKLI ŞİMDİ

Sınırın kendileri için belirginleştiği dönemi ise Süleyman Encu şöyle anlatıyor: “Sınırı asıl olarak AKP hükümeti koydu eskiden böyle bir sınır yoktu aramıza. Tel örgüler, Güvenlik Üst Bölgeleri koydular. Ne köy ne yayla ne yaşam bıraktılar. Yaylaya gitmemize izin vermiyorlar, hayvan yetiştirmemize izin vermiyorlar. Eski köylerimize gitmemize izin vermiyorlar. Her yıl yaylaya giderdik, hayvanlarımızı büyütürdük. Şimdi artık her şey yasak. Bizim köyden çıkmamıza bile izin vermiyorlar. Bize ‘Kimi bu yaylalarda görürsek, çoban olur, köylü olur, fark etmez öldüreceğiz’ diyorlar.”

‘KATLİAMI ÖNCEDEN PLANLADILAR’

Oğlunu da yitirdiği katliam sürecinin de önceden planlandığına işaret eden Süleyman Encu, “Katliamdan 20 gün öncesine kadar, Roboski’de bulunan birlik kaldırıldı. Yukarısında bulunan üs bölgesi de kaldırıldı. Hükümet buradaki taburun tamamını çıkardı sınırı bize serbest bıraktı. Öğlen saat 03.00’te katırlarını alıp yola çıkan kişi akşam 9-10 gibi Zaxo’ya yetişiyordu. Herkes rahatlıkla gidip geliyorlardı önlerinde devletin pusuları tuzakları yoktu. Önceden önlerine pusu atıyorlardı katırlarını katlediyorlardı. Katliamdan 20 gün önce onları da bıraktılar serbest olmuştu her şey. O gece 38 insan gitmişti akşam saat 09.00’a geliyordu ben evde uzandığım vakitte, uçak seslerini duydum dışarı çıktığımızda köydekiler karakolun kervanın önünü kestiğini söylediler, ilkin sadece karakolun gittiğini söylediler, dışarıda dondurucu bir soğuk vardı kar yağıyordu. Biz hazırlık yaptık gitmek için onların gidiş için kullandıkları yola doğru çıktık. Bir iki saate döneceklerini düşünüyorduk, kervan liderleriyle konuştuk aradık, normalde müdahale ettikleri üç nokta vardı, devlet sınıra sıfır noktada olan 3. Noktada önlerini kesmişlerdi. Hepsini bir yere toplayıp dağılmalarını engelliyordu. Önce önlerini kesip dağılmalarını engellediler onlarda yönlerini değiştirip farklı yerlere gittiler. Daha güvenli olacaklarını düşündükleri yola girdiler. El fenerlerini helikopterlere ve askeri birliklere doğru yönelttiler kaçakçı kervanı oldukları bilinsin diye. Grup sınır boyunca yürüdükleri sırada 09.20’de uçak sesleri geldi. Bombalama yaptıktan sonra her yer bir anda aydınlandı. O kışın ortasında karın ortasında biz artık kimseyi dinlemedik olayın olduğu bölgeye doğru gitmeye başladık. İkinci grup kayalıkların olduğu bölgeye saklanmıştı. Büyük kayalar üzerlerine düşmüştü. Biz gittiğimizde gece 00.00’ı buluyordu katliam yeri gibiydi herkes her şey parçalanmıştı. Kimse kimseyi tanımıyordu. Kiminin ayakkabısından tanıdık, kiminin elbisesinden pantolonundan. Hepsini tek tek battaniyelere sardık katırlara yükleyip taşıdık” diyor.

Süleyman Encu, geçen 5 yıla rağmen adalet isteme taleplerinden vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

Dicle Müftüoğlu / Devran Toptaş - dihaber