İSTANBUL - Irkçı ve milliyetçiliği yaygınlaştıranların yasalardan güç aldığını belirten Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu üyeleri, ırkçı ve milliyetçiliğe en iyi yanıtın sokaklarda verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu üyeleri, yaygınlaşan nefret diline ve toplum içinde her geçen gün daha da yerleşen şiddetin boyutlarına dikkat çekti.
Platformda aktif olarak çalışma yürüten Yıldız Önel, uzun bir süredir, Türkiye’de milliyetçilik ve ırkçılığın büyük bir alana yayıldığını belirterek, her türlü şiddetin normal görüldüğü bir toplumda yaşadıklarını söyledi.
2007 yılının milliyetçilik alanında bir kırılma noktası olduğunu ifade eden Önel, “Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından binlerce insanın 'Hepimiz Ermeni’yiz' sloganı ile sokağa çıktığı günden itibaren en azından ırkçılığın konuşulabilir hale geldiğini gördük. Ama maalesef son bir buçuk sene de hem ırkçılığın hem de milliyetçiliğin daha da sahneye çıkmak istediği bir döneme tanıklık ettik” diye konuştu.
‘IRKÇILIĞA CEVABI KADINLAR SOKAKTA VERDİ’
Tüm bu milliyetçilik ve ırkçılıklara karşı da ciddi bir mücadelenin yürütüldüğünü kaydeden Önel, “1989’dan önce Türkiye'de kadın sorunu, kadına yönelik şiddeti kimse konuşmaya cesaret bile edemiyordu. Kadınların sokağa çıkması ile birlikte, kendilerine karşı yapılan hak ihlali ve şiddete sokaklarda mücadele ederek yenmeye başladı. Bana soracak olursanız Türkiye'de son birkaç yılın en muhalif hareketlerinden birini kadın hareketleri oluşturdu. Bütün ırkçı faşist, milliyetçi söylemlere karşı en güzel cevabı kadınlar sokaklardan verdi” dedi.
‘ŞİDDET SIRADANLAŞTIRILDI’
Platform üyesi Nuran Yüce ise, milliyetçi, ırkçı ve cinsiyetçi söylemlerin yerli ve milli bir konsept tarafından yürütüldüğünü belirtti. Yüce, “Aslında bu var olan bir konjonktürün bir sonucu. Türkiye her dönem içte ve dışta kendine düşmanlar edinme konusunda her çeşit argümanı ileriye sürüyor. Ve bu düşman psikolojisi ile birlikte aslında nefret söylemini yaygınlaştırıyor. Bu durum, gündelik hayata çok olumsuz yansıyor. Şiddet her zaman vardır; ama şiddetin yaygınlaştığını sıradanlaştığını görür haldeyiz” şeklinde konuştu.
‘HER ŞEYİ BEN BİLİRİM’
Yüce, geçtiğimiz günlerde kapısının önünde bir kedi evi yapmak istediği için esnaf komşusu tarafından öldürülen psikolog Alper Engeler’in olayının da, yaygınlaşan kin ve nefret söylemleri, ortamda oluşturulan tahammülsüzlükle doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. Yüce, “Üst perdeden kurulan diller, 'Her şeyi ben bilirim' tarzı egemenlere has bir tarz ve bunun yaygınlaşması için de en yetkili ağızlar çok büyük bir seferberlik içerisinde” dedi.
‘HEPİMİZ BİRBİRİMİZE MUHTACIZ’
“Toplumu kutuplaştırma, nefret söylemini yaygınlaştırmada her dönem faydalı çıkan kimseler olmuştur” diyen Yüce, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yüzden sivil toplum kuruluşları, hak mücadelesi veren insanlar insanları kutuplaştırmadan ve bu tehlikeli dilden tamamen uzak taleplerimizi haykırmamız gerek. Çünkü en sonunda hepimiz birbirimize muhtacız. Hepimiz farklıyız, ama farklılıklarımıza saygı duyarak bir arada yaşayabilmemiz gerekiyor."
‘YASALARDAN GÜÇ ALIYORLAR’
Son dönemlerde katlanarak artan ırkçı ve milliyetçi söylemlerin her dönem olduğunu dile getiren platformun bir diğer üyesi Mustafa Ezer de, “Bu gibi söylemler her zaman vardı, sadece her dönemin dozu bir diğerinden farklı olurdu o kadar. Bu dili ve yapıyı yaygınlaştıran kimseler belli kişi ve yasalardan güç alıyorlar. Tabi yaptıklarını cezalandıracak kimse de olmadığı için yayılıyor maalesef. Böyle dönemlerde gündemi değiştirmek için bu söylemler ısıtılıp toplumun önüne konuyor. Bizler hem halk hem de bireyler olarak bu devletin politikası ile ideolojisini değiştirip, yüksek hukuk düzeyinde insan haklarına dayalı bir yönetim şeklini oturtmamız lazım” dedi.